GÜNEŞ ENERJİSİ YETERLİMİ?
Güneş, dünyamızdaki hayatın temel enerji kaynağıdır. Güneşten ışık enerjisi olarak bize ulaşan enerji, çeşitli şekillerde hayatımıza yön vermektedir.
Güneşin enerjisini bazı durumlarda doğrudan bazı durumlarda da dolaylı olarak kullanmaktayız.
GÜNEŞ ENERJİSİNİN DOLAYI KULLANIMI
Birçok bilim insanının ortak görüşüne göre; eski çağlarda yaşamış bitki ve hayvan kalıntılarının toprak altında kalıp başkalaşmasıyla oluşan petrol ve kömür, güneş enerjisinin kütle olarak depolanmış halidir. Fosil yakıtlar olarak bilinen bu tür yakıtların içine, toprak altında yüzyıllardır kaldığı için birçok elementin karışması doğaldır.
Fosil yakıtların tüketimi sırasında ortaya çıkan karbondioksit gazı, dünyayı ısıtan sera etkisinden ne kadar sorumluysa, içeriğindeki diğer elementlerin bileşikleri olan, özellikle azot ve kükürt gazları da, çevresel kirlenmenin baş sorumlularıdır.
Diğer yandan, özellikle benzinde olduğu gibi, yakıtın otomobil motorlarında sorunsuz kullanılması için yıllardır içine bir miktar kurşun katılması gerekmiştir. Günümüzde benzinlere kurşun katılması bırakılmış, ama bu sefer de motorları temizlesin diye bu sefer de çeşitli deterjan türevleri katılmaya başlanmıştır. Sonuç olarak da, eskiden çevreyi kirleten kurşun salınımı kaldırılırken, yerine deterjan salınımı konulmuştur.
Güneş enerjisinin bir diğer dolaylı kullanım yönü, biyoenerji olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitkilerin, topraktan aldıkları inorganik maddeleri güneş enerjisi sayesinde organik maddelere çevirdiğini hepimiz biliriz. Biyokütle olarak da bilinen bu malzemeler (odun, tezek, saman vs) yakıt olarak kullanıldığı gibi, bunların belli şartlarda mikroorganizmaların yardımı ile gaz üretiminde (metan gazı-biyogaz) kullanılmaları da mümkündür.
Hayvan artıklarının mikroorganizmalar yardımıyla metan gazı üretildiği tesislere bakan birinin, “Güneşin bu işle alakası nedir?” diye sorduğunu duyar gibiyiz. İşin biraz detayına bakarsak, hayvanların bitkilerle beslendiğini, bitkilerin de güneş sayesinde yaşayabildiğine dikkat etmemiz yeterli olabilecektir. Bitki olmasa, hayvan olmaz. Hayvan olmayınca hayvansal atık hiç olmaz.
Diğer yandan günümüzün gelişen teknolojileri sayesinde güneşten gelen enerjinin eskiden olduğu gibi bitkilere bağımlı olmaksızın kullanılabilmesi mümkün olabilmiştir.
Bazı ülkelerde, güneşten gelen ışınlar aynalarla belli bir alana toplanarak daha yoğun bir ışın demeti elde edilmektedir. Yoğunluğu arttırılan güneş ışınlarının vurduğu yüzeyi ısıtması sayesinde çok yüksek sıcaklılara erişilebilmekte, hatta demir gibi metalleri eritmek bile mümkün olabilmektedir.
Güneş enerjisinin doğrudan kullanım alanlarında birisi olan “”sıcak su elde etmek” birçok yörede yaygınca kullanılmaktadır.
Sıcak su elde etmek yönteminde, koyu renkli bir ortama dizilmiş borular içinden geçirilen suyun, güneşten gelen ışınların içindeki ısı enerjisini emerek ısınması prensibi kullanılmaktadır. Güneş olduğu sürece, kolektörün tip ve kapasitesine bağlı olarak, normal sıcaklıktaki şebeke suyu belli bir sıcaklığa kadar ulaşabilmekte ve evlerde sıcak su kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Güneş enerjisinin doğrudan elektriğe çevrildiği güneş panelleri de denilen sistemde ise durum tamamen farklıdır. Bu sistemlerde güneşten gelen ışık enerjisi doğrudan elektrik enerjisine çevrilerek kullanılabilir.
Güneş enerjisi sistemi (GES) de denilen bu sistemlerde, çoğumuzun sandığı gibi işletim maliyeti sıfıra yakın değildir.
Konunun detaylarına girmeden önce bazı kavramları açıklamakta yarar görmekteyiz. Sıkça kullanılan terimleri bir kere daha hatırlamakta fayda vardır.
Bir tesisin yapılırken bir maliyeti vardır. Tesisi ya kendiniz yaparsınız ya da yapmış olan birinden satın alırsınız. Sonuç olarak bir tesise sahip olmanız için belli bir miktar para ödemeniz gerekir. Nasıl ki, parasını vermeden otomobiliniz olmazsa (miras hariç), benzer şekilde parasını vermeden bir tesisiniz olmaz. Bir tesise sahip olmak için harcanan tüm miktarın toplamına imalat maliyeti diyebiliriz.
Otomobiliniz miras kalmış olsa bile, onu çalıştırmak için benzin almanız, sürücülük ehliyetiniz yoksa sürücü çalıştırmanız gerekmektedir. Enerji üretim tesislerinde de benzer şekilde bu tesisi çalıştırmak için bir miktar para harcamanız gerekir. Örneğin bir termik güç santrali (TGS) kurduğunuzda, bunu çalıştırmak için herhangi bir tür yakıt kullanmanız gerekmektedir. Bu yakıt ister kömür olsun ister petrol, tesisin çalışması için bir miktar para ayırmanıza neden olacaktır. Diğer yandan böyle bir tesisin çalışması için birçok insana ihtiyaç duyulacaktır. Yakıta ve işletici personele verilen paraların toplamı olan bu tür giderlere de “işletme gideri” veya “işletme maliyeti” denilir.
Bazıları, bu tür tesislerin bakım ve onarımı için harcanan giderleri de, işletme maliyeti içine soksa da, değişen bir şey olmamaktadır. Sonuç olarak siz bir tesise belli bir miktar para girdisine razı olur ve ondan bir miktar enerji alırsınız. Aldığınız enerjini parasal değeri, o tesise verdiğini paranın (imalat, işletme, bakım giderleri) toplamından fazla olduğu sürece tesisiniz karlı olacaktır.
Fosil yakıtlı üretim tesislerinde, yukarıdaki giderlere ek olarak bir de filtreleme giderleri binmektedir. Bilindiği gibi bu tür tesislerde baca gazlarıyla beraber atmosfere çeşitli gazlar ve tozlar da salınmaktadır. Çevreye zararlı olan bu gaz ve tozların etrafa saçılmaması için oldukça pahalı filtrelerin kullanılması gerekebilmektedir. Diğer yandan bu tür filtrelerin hem imalatı hem de işletilmesi oldukça pahalıdır.
Bu tür filtrelerin en sık kullanıldığı yöre olan İzmit-Dilovası yöresindeki birçok fabrikanın, filtrelerin çalışırken masraf çıkarması nedeniyle, özellikle geceleri kapatıldığını bilmeyenimiz yoktur. Filtrelerin çalıştırılmadığı gece saatlerinde havaya salınan deterjan tozları sayesinde bu yöredeki otoyollarda, en ufak bir çiselemede yolların sabun dökülmüş gibi kayganlaştığını (zaten yolarla saçılan deterjan tozlarıdır) bilemeyen yüzlerce sürücü kazalara neden olmaktadır. Yine bu bölgede, kimsayal kirlilikten dolayı hastalıkların artığını belirleyen profesörlerimize, bu raporları hazırladı diye ceza vermedik mi?
İşletme maliyetinin yanlış bilinmesi yüzünden bazı kavramlar birbirine karışabilir. İşletme maliyeti sonuç itibarı ile bir tesisi işletirken harcanan bütün paraların toplamıdır. Bu giderler, yakıt giderleri, bakım ve onarım giderleri, personel giderleri veya işletmenin çalışması sırasında harcanan her türlü paranın toplamı olmaktadır.
GES’leri savunan birtakım kişilerin “Bu sistemler, güneşten gelen enerjiyi doğrudan elektriğe çevirdiği için işletme gideri olmayacaktır ” diyerek konuyu saptırdıklarını görmekteyiz.
İlk önce imalat giderine bakarsak; güneş enerji panellerinin maliyeti halen oldukça yüksektir. Çeşitli marka ve modellere göre değişse de, orta boy bir evin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek böyle bir tesisin imalat maliyetinin ortalama bir otomobil fiyatı dolaylarında olduğunu görmekteyiz. Çin üretimi bazı sistemler biraz daha ucuza mal edilebilse bile, “Ucuz mal alacak kadar zengin değilim” şeklindeki İngiliz atasözünü dikkate almak gerekmektedir. Yakın zamanlarda mantar gibi biten “milyoncu” olarak kendilerine ad koyan bir takım dükkanlardan aldığımız ucuz Çin mallarını, ya kullanmadan ya da birkaç kullanımdan sonra çöpe atmayanımız var mıdır?
Diğer yandan güneş enerjisi en az yoğun enerji türü olduğu için, belli bir miktar enerji elde edebilmek için çok geniş alanlara gereksinim duyulacaktır. Ankara, İstanbul gibi arsa fiyatlarının metrekare başına binlerce dolarlardan başladığı yörelerde, bu kadar büyük panelleri koyacağınız ne boş arazi bulabilirsiniz, ne de bulsanız bile bunlara gücünüz yeter. O zaman güneş panellerini şehir dışında boş bir arazi bulabilirseniz oraya kurmanız gerekir. Bu durumda da işin içine iletim masrafları girecektir.
GES yapımcılarının hiçbir zaman değinmedikleri, konu açıldığında da hiçbir zaman duymadıkları bir işletme gideri daha vardır, akümülatör.
Güneş enerji sistemleri, resimdeki gibi bir evin çatısına yerleştirilen panellerden ibaret değildir. Öyle sanıldığı gibi; panellere güneş ışığı vurduğunda evdeki ampüller yanmakta veya buzdolabı çalışmamaktadır.
GES’lerin çalışması doğrudan güneş ışığının olmasına bağlıdır. Ülkemizde bir yıldaki güneşli gün sayısı, bölgelere göre değişmekle beraber, ortalama 250 gündür. 250 günün ortalama olarak yarısını da geceye sayarsak, bir GES’in ortalama 125 gün enerji üretebildiğini kabul edebiliriz. Bu da, bir GES sisteminin 365 gün enerji üretemeyeceği demektir.
Diğer yandan, elektik enerjisinin en büyük dezantajı olan “depolanamamak” karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi, elektrik enerjisi lazım olduğu zaman üretilmelidir. GES’lerde olduğu gibi, gündüz üretip, gece tüketmeye kalkarsanız, bu sefer işletme maliyetinin üstüne bir de akümülatör maliyeti biner.
Piyasada kısaca “akü” olarak bilinen akümülatörlerin ortak özellikleri, elektrik olduğunda bu enerjiyi kimyasal enerjisine, elektrik olmadığı zaman da, içinde depoladığı kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çevirebilmeleridir. Bütün bu işlemler akünün içerisindeki kimyasallar sayesinde oluşabilmektedir. Her şeyin olduğu gibi bu işlemlerin de bir sonu vardır, yani her akünün de bir ömrü vardır.
Hepimizin tecrübeyle öğrendiği “Cep telefonunun pilinin bitmesi” veya “otomobilin aküsünün ölmesi” aslında aynı şeydir. Cep telefonun pili ile otomobil aküsünün çalışması aynıdır. İkisi de verdiğiniz elektrik enerjisini kimyasal enerjiye çevirerek depolar. Elektrik olmadığında depoladığı kimyasal enerjisi bize elektrik enerjisi olarak geri verir. Tek farkları otomobil aküsündeki kimsayallar sıvı haldeyken, cep telefonundaki kimyasalların daha katı halde olmasıdır.
Bir otomobil aküsünün verimli çalışma süresi, marka ve modellere veya kullanım şartlarına göre değişmekle beraber, ortalama olarak iki yıl kadardır. Bu ise, sizin böyle bir sistem kurduğunuzda ortalama iki yıl sonra sistemdeki bütün aküleri çöpe atmanız demektir.
Otomobil kullanıcılarımızın, bir otomobili alırken en çok sordukları soru “kilometrede ne kadar yakıt yaktığıdır.” Halbuki, bir otomobilin ne kadar yakıt tükettiği değil, kullanımının size yıllık olarak ne kadara mal olduğu önemlidir. Otomobiliniz belki de dünyanın en az yakıt tüketen otomobili olabilir ama yılda beş-on kere bozulup kabarık tamir masrafı çıkarıyorsa, vergi oranı en yükseklerdeyse, yılın çok zamanında bozuk olduğu için başka otomobil kullanmak veya taksiye binmek zorunda kalıyorsanız, otomobiliniz artık en ekonomik bir otomobil değildir, aksine en berbat otomobildir.
GES’lerde de aynı mantık geçerlidir. İşletme anında bir yakıt tüketmediğiniz için işletme gideri sanıldığı veya öne sürüldüğü gibi en az değildir. En büyük işletme gideri kalemi olan akü giderleri hiçbir zaman göz önüne alınmaz. Buna bakarak da siz “Oh ne güzel, güneş vurur, bedava elektrik gelir” yanılgısına düşebilirsiniz.
Bu nedenle GES’ler enerji politikamızda ana enerji kaynağı olarak değil, yedek veya alternatif enerji kaynağı olarak ele alınmalıdır. GES’ler sayesinde elektrik enerjisinin bir kısmını karşılayarak, HES, TES, NGS gibi ana enerji sistemlerini daha az çalıştırabiliriz. Böylece bunların çevreye verebilecekleri zararı azaltabiliriz. Yoksa bunların hepsini kapatıp, yerine GES kurmayı düşünmek hayalden öteye gidemez.
Yaşanmış bir olay: Zamanın birinde Etimesgut Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü olan bir tanıdık, ziraat mühendisi olduğu için bunları bilemeyebilir, parkların güneş enerjisi ile aydınlatılması projesini sunduğunda itiraz etmiştik, “En ucuz enerji, şebeke enerjisidir. Bu size daha pahalıya mal olur” demiştik ama avukat olan belediye başkanını ikna edememiştik. Sonunda parklardaki bütün lambalara güneş panelleri yerleştirildi. Gece olduğunda parkların karanlığa gömülmesi sonucunda ilk masraf kapısı açıldı çünkü depolanan enerji yetersizdi. Depolanan enerji az olduğu için yüksek güçlü lambalar kullanılamıyordu. Lambaların gücü düşük olduğu için geceleri dibini bile aydınlatamıyordu. Güneş panellerinin miktarı ve akü sayıları öngörülenden çok fazla yükseltildi. Böylece proje imalat maliyeti, öngörülenin çok fazla üstüne çıkıverdi. Kısa süre sonra parkların yine de karanlıktan kurtulmadığı şikâyetleri artınca da tüm sistem, dolayısıyla milletin parası, çöpe atıldı.